Salı, Şubat 24, 2015

rio - 28

bir uçak biletine bakar, ve sana söylüyorum, kapatılırsın, dediğini hatırlıyorum gözlüklü doktorumun; iyiliğimden ve içimde bir yerlerde sakladığımı sandığı iyi niyetten ötesini istemeyen benden. bense, çok uzak diyarlarda, güneşin hiç batmadığı veya hiç ışımadığı, mefisto'nun akşam yemeğinde masama misafir olup rosto yediği, yanındaki haşlanmış patateslere dokunmadığı; mumların hiç bitmediği, bu yüzden hiç sönmediği, kimsenin konuşmadığı ve herkesin 'ben'liğinden kilometrelerce ötelere savrulmuş olduğu o bilinmez, boyutsuz, kuru ve loş alandaydım; tek başımaydım. maddiyattı söylenilen her söz, edinilen her mizaç, içilen içkiler, tozlar; satılıktı; içimdeki o koskoca, bomboş, loş odayla hiçbir alakası yoktu tüm bunların; orada tek başıma, leylak rengi kanepemde beni insanlığa davet eden tüm taraflarımı göz ardı ediyordum, orada normaldim, iyiydim, iyiliğe adanmış her türlü sıfattım; o boyuttaki iyiliğin, bulunduğum gerçek dünyanın tehlikesi ve çirkinliğiyle uzaktan yakından bir ilgisi yoktu, olamazdı.

bundandı tam anlamıyla, bıçağı şeytan'ın karnına saplamanın kolaylığı, çıkarıp tekrar saplayabilmenin, akan kanı dikkate almamanın, tamamen idrak halinde olsam dahi umursamamanın, gözlerinden akan yaşı fark edince ona acıyamamamın nedeni; ve o anda hissettiğim tek şeyin arkada çalan vals, rüyalarımda yaktığım binalar, insan boyutundaki şişler, ve iskeleden görünen dev, yeşil balinalar olması.