Salı, Ağustos 17, 2010

ağustos zebanileri


müziğin sesi yükseldikçe hafızanın sana normal bedeninin, sakin ve boşta çalışan aklının ve çevreyi nasıl algıladığının ötesinde getirdiği bütün insanlar, balkon rüzgarları, yalnızlığın yüzüne clara bow gibi çarpması, sabahlara kadar uykusuz kalıp, arka odanın açık kalmış penceresinin pervazına çarpan panjuru hareket eden bir insan vücudu sanmak, sabah 1 olunca sokağa atlamaların akşamüstü rozelerine benzemiş olması yavaş yavaş ve elbise boylarının giderek kısalması, seslerin artması, kokuların çiçekleşmesi ve çileklerin büyümesi, bütün buz kalıplarının bir anda bitiyor olması ve çimlere düşüp paramparça olan kadehler, seni ve bütün geceleri unutan sevgililerin yalanları, dansları ve kadınları, bütün bunları unutmaya çalışırken alınan dozlar ve aşımları, biten geceler, başlayan sabahlar ve uyku, öğünsüzlük ve güneşsizlik, kitap aralarından düşen kelimeler ve halılara akan mumlar; sanki rüyadan rüyaya geçer gibi ve sürekli en derine doğru, yüzeyi bulamadan nefes alacak; sanki dünya senin dışında bir yerlerde akıyor ve yakalamak için uğraşmıyormuşsun gibi; geçti, geçmesiyle toslanan duvarların verdiği acı azaldı; hatıraların umursamazlığı ve sözlerin keskinliği.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder