yatağımın altındaki bezelye tanesi, elinor. yılanlar, bezelyeler, yenmeyen yemekler, duvarlara fırlatılan şişeler, tüm hayal kırıklıklarım, kendime uyguladığım tüm işkenceler ve ellerimin uyuşması. işte bunlar için geleceğim, birleşeceğiz ve lavanta kokusu olacak havada, kanla karışık.
kapı çalmıyordu ama aklında buruşmuş kağıtlardan kalma düşünceler uçuşuyordu. başı döndü, panjurlar sallanıyordu, soyundu. zayıflamış, teninin parlaklığı solmuştu, yara kabukları kaşınıyordu. yutkundu. mavi bir elbise giydi, çok beğendiğini görüp hediye etmişti ona. yağmurlu bir gündü, elleri kaşındığı için gülmüşlerdi. mutfakta akan suyun sesi geliyordu, ışıklar açıktı. durdu. başını kaldırıp koridora doğru baktı. kapıyı arkasından kapatsa fark edilmeyecek kadar sevimsizdi.
köşeye atılmış ayakkabılarının bağcıklarını bağladı, ayağa kalktı, koridora doğru yürüdü. sokak kapısını açtığında mutfakta sırtı dönük ayakta duruyordu, ağzı yarı açık ona baktı. neden gidiyorsun diye sordu. cevap vermedi.
cevap versene diye bağırdı. susuyordu. yüzüne bakıyordu.
tavana baktı. nefes verdi, kendi kendine gerçekten uğraşamıyorum diye söylendi. mavi elbisenin düğmeleri sırtına batıyordu. mutfak çekmecelerine doğru ani bir adım attı.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder