hayallerimizde hep güzel saçlı, mütevazı insanlar -yorgun ama canlı olan insanlar, konserve sardalyaların durduğu beyaz tabaklar ve inci çiçeklerinin üstüne düşen gün batımı olsa; kalbimizin tam ortasından geçen ince bir beyaz iple bağlı olmasak da yaşamaya, sinirlerimizi bir gevşetip bir sıkmasa kötü niyetli kadınlar ve zavallı erkekler; mesela dışardan bakılınca özetlenemese yaşadığımız her dakika kıskançlıkla ve acıyla, ve bunun yerine ne güzel çatal bıçak kullanıyordur kim bilir diye hayal edilse ela gözlerimize bakılınca, atakule'nin tepesinden kendini aşağı, tahta yığınlarının üstüne bırakan adamın gömlek cebindeki tek sigara kadar manalı olsa çıkmalar, gelmeler ve gitmeler, düşünseler ki mesela; bunlar bavul toplamıyor, masalarda oturacaklarsa sessizleşiyorlar çevrede dönüp duran, yokuş yukarı durmadan koşan parçalara, insanlara inat, bardakların şıngırtısı duyuluyor, kalın bir kadın sesi gülmemek için kendini zor tutan, deseler keşke!, hayatlarımızın mutlu tarafında onca acı, mutsuz anlardaki bütün çimenli parklarda içilen içkiler, varlığının ne kadar ışıltılı olduğunu konuşmak filan, saçma!, düşünülse gece kaldırımdan gelen fısıltılarımızın, odalara girerkenki ifadelerimizin, yere bakarken düşündüğümüz bütün mağlup ataklarımızın, ve atamadıklarımızın!, bulantılarımızın -kan ilaçları yüzünden; bunların hepsi şekillendiriyor hayatta kopartamadıklarımızı, bırakamadıklarımızı, k ı z g ı n l ı ğ ı,
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder