önceleri yağmur yağdığında, güçlü, akıntılı bir yağmur; sokaktan bir araba geçtiğinde lastikleri tozlu camda izler bırakarak, bir kadın inlediğinde ve sevilmediğini bir ipek kayganlığında hissederken küçücük kalbinde, adamlar geçerken teker teker, ince, kaygan kaldırımların üzerinden; büyük adamlar, ince adamlar, umursamaz, mavi, terli, güzel sözlü adamlar; ve kadın aldırmazken duvarlara dizili fotoğraflara benzeyen hayatını eğriltmeye çalışırken elleriyle;
şimşekler çakıyordu,
hayattan uzaklaştıran,
yatakların altına doğru atılan kağıtlar parçalanıyor,
dinin içinden çıkan şeytanlar, köpekler, kurtlar, döller çoğalıyordu; küçük, tozlu kasabalara doğru yöneliyorlar,
ve bu sırada kadınlar süslü hayatlarını eskilerden kalma bir gramofon sakinliğiyle sadeleştirmeye çalışıyordu, ölüm arzusuyla kendinden geçen kadınlar ve kurdeleler çıkartan küçük midelerinden,
çığlıklar atan kedilere, iblislere ve çiyan gözlü hemcinslerine doğru,
sevmedikleri adamlara yeniliyorlardı onlara doğru ısrarla, merakla, aptal çocuk inatlarıyla koşarken,
sonra bir anda duruyordu bu kadınlar; parçalarına ayrılıp, tecavüzlere alışıyorlardı, kadınlıklarıyla baş etmeye çalışırken dudaklarından kanlar, çamaşırlarından güller dökülüyordu.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
'sonra bir anda duruyordu bu kadınlar; parçalarına ayrılıp, tecavüzlere alışıyorlardı, kadınlıklarıyla baş etmeye çalışırken dudaklarından kanlar, çamaşırlarından güller dökülüyordu.' işte bu..daha söylenecek hangi söz kaldı?
YanıtlaSil