öylesine yalnızım ki
sanki yokum
eriyor eski ben
ve yeni biri olamıyorum
üşüyorum burada ama üşümenin ne olduğunu anlatan yok bana. üşümek yani, bir his olarak üşümek nedir, dereceler, vücut sıcaklığı, rüzgar, bilmiyoruz.
burada uyuyoruz. uyurken düşünüyoruz belki, düşünmüyoruz ya da. aklımızda kendi çevresinde dönen atlar, çıngıraklı yılanlar ve sabah gözlerimizi açtığımızda irislerimizin arkasında derhal yerini alan suskun donukluklar var. bu donukluklar, yüzleşeceğimiz başka canlıların varlığını düşünmekle yerlerini, gözlerin her noktasından ayırdına varılabilecek dengesiz ve uyumsuz, yalandan tepkilere, insan gösterilerine, birkaç kişi olmakla gelen öne çıkma, fark edilme, cevap verebilme, aklını hissettirebilme yetilerine, veya bu yetilerin olma gerekliliğine, bırakmıyor bulunduğumuz yerde. donukluklarınla yaşayabiliyorsun. donuklukların seni mutsuz, umutsuz, fevri veya hasta yapmıyor, donuklukların seni tanımlamıyor burada.
bilim çizgilerden, yuvarlak sayılardan, kesinliklerden, göreceden uzak kuramlardan, varsayımsızlıklardan, ikilerden, dörtlerden oluşmuyor. gökyüzünde mars parçacıkları, yılan gözleri veya kıvrılmış yatan köpekler de görmüyoruz fakat. gerçek ve hayal arasındaki fark benliğimize belirlenmiş bir sıfat olarak konmuyor önümüze. yaşam, oluyor, izliyoruz. bizi insan yapan şaşkınlıklarımız değil. el değmemiş şaşkınlıklarımızı sakince karşılayan yine biziz. burada yorum hakkı bulunmuyor, çünkü yorum bulunmuyor.
etkinin tepkiyle karşılaştığı her dakika daha fazla insanlaştığın sizin dünyanıza rağmen, her tepkisiz kalan etkinin, tepkiye gerek duymadan havada asılı kaldığı yer burası. iyi kötü tepki vermedikçe koşuyu kazanamadığın, damgalandığın ve yerine oturtulduğun insan sahnelerinden uzakta, etkinin vücuduna girip çıkan milyarlarca manyetik ışın gibi seni habersizce içine almasına, durağanlığının hızıyla seni yaşama bağlamasına izin verdiğin, ama zaten tersini düşünemediğin, yer. dünyanın etkilerden oluştuğu, uzun servilerin gri denizlerin içinden çıktığı, ensen ve saç köklerinin birleştiği yerde, o bebeklikten kalma, yumuşak ve açık renk tüylerine rüzgarın değdiği ve tahta sandalyelerde otururken bakmaya başladığın ufuk çizgisinin sanılanın aksine sana giderek yaklaştığı yer. dünyanın zaten dokunulmadıkça kendini koruyan etkilerinin, salt kendi ruhlarına zenginlik, prestij katmak uğruna gelişigüzel, yordamsız insan tepkilerine maruz kalmadığı, zehirlenmediği, adların uydurulmadığı, yer, burası.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
İtalik yazılmayı hak etmiş.
YanıtlaSilO.
bilmiyorum
YanıtlaSilYalnızlık bi tercih midir yoksa dünyanın sizi bir köşeye itivermesi midir?
YanıtlaSilyok
YanıtlaSil