Çarşamba, Mart 18, 2009

gerçek canavarlar


zaman daralıyor. tüm kahvelerin kırmızı tabanlı topuklularla bacak bacak üstüne atılarak içildiği tek söğüt ağaçlı devirde aldatılan eşlerle dolu bir yerlerde, evleri makarna kokan ve gömlekleri kadın parfümü; ayrılmalar hala kurutulmuş baharatların paylaşılamamasına, veya uğur böceklerinin üstünde kaç tane siyah nokta vardır tartışmasına varacak kadar fazla basamak iniyor. BEN! BEN verandadaki yediverenleri alacağım, ve hediye alınan tüm zümrüt küpeleri, sen küçük misafir havlularını ve peynir bıçaklarını, seni tanımıyorum!, sevmiyorum!, seninle sevişmedim ve kavga etmedim, uzun beyaz masa örtülü yuvarlak masaların altından bacaklarına dokunmadım, sana hiç yararım dokunmadı benim kadın!, mallarımı vermek ve mallarımı geri almak dışında, sana bağırmak ve seninle idare etmek dışında, ZİNA SUÇ MU OLSUN?, barlarda buluşup dizdize beyaz şarap içen aşk-ı memnuların kamu düzenini hangi yöntemlerle bozdukları hakkında b blok kütüphanesinin tozlu sarı halılı, rafları elektrik çarpan koridorlarını arşınlamalı, bir kadın ve bir adamın randevulaşması hangi sapıkları tahrik ediyor ve günah çıkarmak uğruna düzenin ağzına sıçıyor dedirtiyor acaba, hani modern hayat çorbaları kısa film tadında olacaktı, bütün haklı ve özgür düşünceler eşliğinde içilen port'lar, sakız likörleri, planlanan korsika seyahatleri, paylaşılan bulaşık saatleri, bir anda, PERDU!, rüzgarın sizi taşıyacağı yerlere gitmek varken oysaki, yani bu da bir seçenekken, ve bir yerlerde hala beyaz kumlar uçuşuyorken plaj havlularının üstüne doğru; ayrılıklar hep daha kuvvetli, hangi mücevher kutusundan kaç gram kaparım zihniyeti hep aşağı çekiyor manhattan'ın güzelim gökdelenleriyle uğraşan bütün vinçleri, ve hotdog satan kendi halinde sarı kasketli adamların üzerine düşürüyor, bir amerikan sapığı güzellemesini getirerek akla.

1 yorum: