Pazartesi, Mart 23, 2009

klişe sıkıcıları - yine


bazı ankara sabahları o kadar çok kabarık kış yorganlarına benziyor ki inanamazsınız. kafanızı bu yorganların altına saklamak, pembe pijamalı bacaklarınızı göğsünüze çekip arada kalan boşluğa dirseklerinizi sıkıştırmak ve sabah altı'da panjur deliklerinden odaya sızan çiğ ışık eşliğinde bir uyanıp bir açarken gözlerinizi, tam da mart ayındayız mesela; havadaki tüm parçacıklar dengesiz, rüyanızda çok ucuza çok güzel ev yemekleri yiyen insanlar görüyorsunuz söğüt ağaçlarının ve mum kokularının olduğu bir yerlerde, gözlerinizi açıp bacaklarınızı yataktan kırmızı halılı parkelerin üstüne sarktıyorsunuz, saçlarınız yatağın sıcaklığıyla ısınmış, şampuan kokusu duvarlarında ağaç resimleri olan odaya yayılıyor, bahar tatilinize tam bir ay kaldı, yataktan kalkmak için tam bir dakika.


19:50


sanılanın aksine yorgan, battaniye, çiğ ışık saçmaları tabi ki yerine oturmadı. hiçbir zaman oturmaz! hiçbir zaman, hiçbir kaldırım taşı çatlamadan, kırılmadan, çamurlu su fışkırtmadan duramaz. kalpler hep kırılır ve sorumlusu her zaman hiçtir. kadınlar her zaman iğrençtir. erkekler de her zaman iğrençtir. coco ve karl da iğrençtir. paris rezalettir. yanlış kadınlar yanlış adamlara sarıldı diye kıskançlık hipertermileri yaşamak hiç de edebiyat birinci sınıf değildir. herkes mükemmeldir! moda: kimse sanattan anlamasın dost kalacaklar.


19:52


aslı erdoğan diye biri varmış. saçmalamıyor gibi.


19:52

dipnot: bizim ayvalık'ta zakkumlarımız vardı, beyaz ve pembe, yanlarından bisikletle geçerdim bikininin üstüne şort giyince garipsenmeyecek aylarda. zehirli de değillerdi hiç yahu.


dipnot: londra'da insomnia!


sevgi?




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder