oya'nın günlük yazılarından bir kesit;
marttı sanırım, nisan da olabilir, lacivert beyaz çizgili kazak üstüne kot ceket bir de kırmızı eşarp bağlamıştım boynuma, o zaman saçlarım daha uzun ve daha karışıktı, eskiciler yokuşunda satılan bakır kaplara benziyordu ki bu bakır kapların içine babaanneler hep yapma güller, papatyalar, menekşeler filan koyar, evleri sakızlı kurabiye ve çaydanlıkta kalmış tomurcuk çayı kokar; bir de saçlarım eşarbın aralarından dışarı fırlamıştı, omzuma taktığım kahverengi çantanın sapları çekiştiriyordu saçları, her adımımda canım acıyordu, gri bir kot giymiştim, açık mavi ayakkabılar, bu ayakkabıların tabanları çok eskimişti, kaldırımı hissediyordum yürürken, sivri bir kaldırım köşesi veya küçük bir taşa takılırsam ayağım acıyordu, tüm bunların ötesinde hakikaten çok şahane bir gündü, arabalar öylesine ilerliyordu ve korna çalmıyordu, tabi badem ağacı kokuyordu ve serçeler dallarına konuyordu, bu serçeler yine sevimli hayvanlar, ekmek tanesi filan yiyorlar atınca, ne bileyim mütevazı filan olmakla ilgili bir şey sanırım, tek kötülüğü belki de lacivert dolmuşların dolu geçme riski olabilirdi, o da olmadı, üstelik param da tamdı, paramın üstünü bekleyeceğim diye en arka köşenin eteği yüzünden adımını basamağa düz bir şekilde atamayan, bu yüzden bacağı kırıkmış izlenimi veren lolipop parfümlü! kızlar tarafından kapılmasına tahammül edemiyordum artık, o pazar kızılay'a yürünülüp peynirli gözleme yenmişti, sokaklarda kimse yoktu daha, lokman hekimden yasemin çayı alınmıştı, sonra rengarenk küpeler, filmler, marketten bir salkım üzüm, çekirdeksiz; çilekli süt, dondurulmuş çikolata, sakız likörü, filan, ankara hakikaten güzel şehir bence, güvenpark bile güzel, çok soru sormuyor, fazla üzerine gelmiyor, kızmıyor, her şeyi yapabilirsin, yeter ki ciddiyetini koru, sonuç olarak ankara kahverengi soket çoraplı bir şehirdir! ve kesinlikle kaledeki fasıl ekipleri tarafından kontrol edilir...
dolmuştan inildi, meyveli jelibon alındı, kedilerle oynamak için bahçeye oturuldu.
kalın giyinmeli, güneşe aldırış etmemeli günler,
"Sevgili Güllük;
YanıtlaSilDamar vardır. Ney vardır. Kızıl ve nesil vardır. Kuşlar havada uçar. Yer vardır. Ona basılır. Türkü söyleyen kişilere türkücü, hız yapan kişilere hız yapan kişi denir. Ev vardır. Kabin ve aksesuar vardır. Yaya geçidi; olur. Bazı hafta sonları sinemaya gidilir. Ayva reçeli ekmeğin üzerine sürülür. Çiçekler topraktan çıkarlar. Kanlar torbalara dolarlar. Teşekkür ederim."
hadi ordan rosalinda tabanları eskimiş ayakkabı giymedinki hiç. belediye başkan aday adayı da olmadın
adsız alkışlar efendım
YanıtlaSil