Salı, Mart 20, 2012

10

kızın üzerinden lacivert ceketini çıkardı. beyaz kollarını boynuna dolayarak kucağına aldı. ceketi sırtına sardı, kırmızı yarasından vanilya kokuları geliyordu, kokladı, öptü yarasını, ıslattı. kız adamın kısa kahverengi saçlarına parmaklarını geçirdi, çekip bıraktı, sıkıca boynuna sarıldı. birkaç karga gürültülü kanat hareketleriyle kızı kaldırdığı çamurlu toprağa kondu; vücudunun izi kaldığı toprağı pençeleriyle eşelemeye başladı.


hep üstümden geçiyordu sözler ve altlarında kalmaktan boyun kemiğim, kafatasım kırılıyordu; kırılıyordu ama kalbime kadar inemiyordu kırık; kırığı engellemek için çünkü, sırf o uzun çatlak beyin damarlarımdan atardamarlarıma inemesin diye; öldürdüm, bıçakladım tüm duyguları; başımı kaldırabilmek için, başkaldırabilmek, başarabilmek, başlamak için, öldürdüm. izin veriyorum bu aptal adama, aptal; yaralarımı ve kesiklerimi bir yardım çağrısı sanıyor çünkü; bir küçük kız draması, intihara öykünme veya mırıldandığım çocuk ninnileri; bilmiyor, anlıyorum bilmemesini, bunların, tüm izlerin ve kıskaçların, aslında salt manasız bir hikayeden geriye kalmış artıklar olduğunu, bana artık hiçbir şey hissettirmediklerini, acıtmadıklarını, sadece durduklarını, ve bir yandan da, kasıklarıma baskı yapan kıskaçların, kıpkırmızı yaralarımın, derin kesiklerimin bir çeşit korkuyla doldurduğunu içimi ve yaşamaya devam etmemi sağladığını; bilmiyor, bilmesin ki kısa saçlarını böylesine kuvvetle çekmemin nedenini ona bağlanıyor olmam sansın; dramamın sığlığını, allahsızlığımı, kükürt kokularını görmesin, duymasın ki, gitmesin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder