Çarşamba, Mart 14, 2012

9,5

çok sonraları düşündüğümde korkumun ve yenilgimin sadece tek bir adamdan kaynaklandığını anlıyorum; koskoca bir hissizlik yumağının içinde debelenirken ve çarptığım tüm bedenlere bulaştırırken ölüm duygusunu prusik asitler, kükürtler ve örümcek ağlarıyla, ve içimden fışkıran tüm vanilya kokularını; ve umursamazken pek de arkamdan dökülen tüm organ parçalarını, sadece yürürken durgun adımlarla, nefes alıp verirken ve geçip giderken; akan tüm dakikalarda duyuyorum bedenimde; bütün yaralarımda, beni acıtan adamın varlığını; beni sesimden alıkoyan, karnımı, kalçalarımı parçalamama, saçlarımı yolmama, tekrarlanan hareketlerle başımın sağ ve sol yanlarına vurmama neden olan, çam ağaçlarının, kabarık, siyaha çalan çalıların, küçük gümüşi rom kavanozlarının parlaklığına gözlerimi kapatmama zorlayan adamı; ağlamaktan vazgeçtiğim zamanlarda duyuyorum; çakılmak istiyorum, derin kuyulardan okyanuslara doğru, bulutlara veya herhangi bir yanardağ patlamasına doğru, çakılmak, karahindibalarla kaplı zeminlere doğru düşmek istiyorum; hızla, ama acı duymadan, çünkü acı çok uzaklardan duyulan bir çığlık veya lacivert bir gün batımı gibi kıyıyı dik kesen sivri tepeli dağların arkasından; koparıyorum kökünden ani bir hareketle kahverengi güzel bitkilerimi ve yaralarıma sürterek, saçlarımı okşayarak keskin uçlarıyla, ve inleyerek atıyorum kendimi ölü sinekler, menekşe yapraklarıyla dolu ağzını iştahla açıp kapayan kıskaçlarına doğru.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder