adamın akıl hastalığının ve ayaklarını sürüye sürüye gittiği ve yedi ay boyunca zaman harcadığı hastane koğuşunda kalıp soğuk lapa yemesinin arkasındaki neden bir evinin olmayışıydı; gözünde canlandırdığı dört kişilik beyaz örtülü yemek masasının üzerinde yenen akşam yemekleri, kardeşle oynanan oyunlar ve kovalanan köpeklerin hatıralarının güç kullanarak aklından silinmeye zorlanması; var gücüyle, tüm organlarını kullanarak kussa bile yokluk ve dümdüz, gri duvarlardan suratına doğru sızan acıyı; bunun ancak yüksek sesler, fahişelikler ve köklerini mezar taşlarına saran selvilerle cevaplanmış olmasıydı. koğuşta yatağın çarşafları sıklıkla değiştirilmiyordu; sarımsı bir renk alana kadar üzerinde yattığı çarşafların kokusu geliyor burnuna ve adamı daha fazla şişe biriktirmeye zorluyordu; tüm yaşamına sızmış o ekşi duyguyu örmeye, korumaya ve tutmaya çalışırken içinde, duvarlar fazla yüksek ve sert olmuştu, durgunlukları ve yükselişleri, bu yüzden sık aralıklarla ve şiddetli duyuluyordu.
bunlardandır ki, kızın ağzından dökülen sözleri duyduğunda, çok sevdiği kadın yazarları, mavi sabahları, güzel yükseklikleri düşünüp şaşırmadı; epey neşelendi aksine; iyiye gidiyoruz diye geçirdi içinden, sona doğru, bir-ki.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder