tabi ki, saçmalamayalım kadın ırkı ve doğası, badem ağaçlarını sevebiliriz, güzel kokuları ve parkaları, santim santim değişiyor olabiliriz, her geçen gün kokular daha kıvamlı, sıvılar daha mavi, caz yapan barlar daha eğlenceli gelebilir, gözlerimiz rüzgardan ve güneşten ne kadar çok acırsa, o kadar çok anlıyor olabiliriz küçülmeleri, siyah çarşafları ve öğleden sonra iki buçukta panjurları kapatıp zifiri karanlıkta şarkıcı çocuk dinlerken o çarşafların içine girip içilen coronaları; anlıyoruz evet, bazen peşpeşe gelebilen güzellikleri, çarşafların arasından çıkıp yalnızlığınla hala güneş varken solda, şehre doğru yürümeleri, devam etmeleri, her zaman devam, bu sırada sürekli küçülmeleri, ve açık mavi kotun üzerine giyilen beyaz gömlekleri, ne kadar beyaz, o kadar hızlı; algımız açık bizim her dakika, -bi pavese anladı o da yanlış anladı lan!, temizlikle ve şampuanlarla ilgili ruhun bütün pisliği ve yapılan her hata, algımız hem de öyle bir açık ki, bizi sadece şiirler ağlatmıyor beyler, sonra şiirler çarpık duyarlı olmaya başlıyor, bu sefer böceklerle ve kirli odalarla ilgili kitaplar okunuyor, sırf göze girmek için yapılıyor bazen, ne acı!, bu şiirlerin verdiği öyle acı bir duygu var ki bazen, bundan konuşuluyor bütün gitmeler ve dergi kapakları, ve hissediyoruz bütün eksiklikleri ve toparlanmaya çalışıyor bile olabiliriz çoğu zaman.
ama önemli olan neticede hiçbir şeyin değiştiğini fark etmiyor kimse.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder