sevgili nesquik severler,
bu avrupa kentlerine aidiyet hissi bende ciddi komplikasyonlara yol açmaya başladı. sabah uyanıyorum bir sinir bir sinir. biraz da edebi hüzünselliğin ufuk çizgisiyle birleştiği yerde kaldırımların dün geceden kalan pis siyah çöp poşetleriyle dolu olması, insanların koordinasyonsuz yürümeleriyle karışan ordan burdan fırlayan korna sesleri, stefano'nun canını yakacak d ve g'ler filan, sabah sabah köpeğimi bir üst sokakta gezdirirken sinir haritamı çıkarıyor önümdeki polis noktasına. ben böyle ülke görmedim. ayran ve simite lafım yok sadece. (edit: sözlerimize dikkat edelim. ha oviedo'daki çiçek pazarı ha sakarya, çiçek pazarı, üstüne üstlük midye tava, 'bira bu kapağın altındadır' ve saçma heykeller. sevgilim, evet gerçekten yaşlanıyorum. gerçekten kortizona ihtiyacım yok ama)
nerden çıkıyorsa, yok efendim limon rengi elbisemle la fayette pazarından portakal alacakmışım, öğle yemeğinde kafeole zımbırtısından içecekmişim, vesaire, sokakta gezen köpeklerin ve pankrak esintilerinin beni mutlu edeceği kente gidecekmişim, gene vesaire. saçmalık anlayacağınız. sivri biber olmak istiyorum.
efendim bir de ben gidemedim onlar gitti zırvaları var. buna da değinilecek.
sevgiler. topuklu ayakkabılar.
ikinci edit: masumiyet soğuk yenen bir aperatif olabilir.
Çarşamba, Ocak 14, 2009
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder