Salı, Mayıs 05, 2009

söz


giydiğin elbiselerle dönüp duruyor hayat, verdiğin sözlerle ve içten olmakla özür dilerken, yaşadığın her dakikanın rahat geçmesi veya geçmemesi arasında bir seçim yapmaya zorlanırken, bu sırada bakın zaman geçiyor!, düşündükçe telaşlanıyor insan; bir ağaç daha göreyim, köpeğimi bir kez daha seveyim, yarın bütün sokak yemeklerinden yiyeyim, karanfiller alayım, kurutayım sayfaları sararmış kitapların içinde, tavanımı boyatayım gece mavisine; bu sırada doğru yaşamak da gerekiyor, attığın her adımda kararlı görünmek, neşeli ve kuvvetli, karşındakine taviz vermemek ki alttan aldığını hissedince üste çıkmasın! kolalar, bahisler ve yeni yemek takımlarıyla, ama bütün bunların bir manası olması da gerekmiyor!, bütün bunlar senin kurguladığın, içine kendini kattığın, insanları kendi isteğine göre dizdiğin bir oyun da olabilir pek tabi; sen belki de, her sabah uyandığında diz kapaklarına, saçının kıvrımlarına, boynundaki yasemin kokusuna hayran olup, akşam bunun tam tersi hisleri insanlardan çıkarmaktan keyif alıyorsun, sonra yapılan bütün haksızlıklar, söylenen sözler, cuma günü de mesela şöyle şöyle yapmasaydın böyle böyle yapmayacaktım, senin kolların daha kalın ya sen taşıyabilirsin o yüzden, bir şişe tekila, on tane filan bira lan az da değil yani ağırlığından bahsedeceksek plastik torbaların, hayal kırıklıkları, sürekli aynı oyun bu kuzum!, hep aynı gözyaşları, bundan mı sıkıldı ne adam, pekala olabilecek bir şans bu; ama biliyor musunuz sıkıntı değil aslında can acıtan, tezer de bundan bahsederdi, kahvelerden ve güzel sohbetlerden, ve bunlardan, limonlu tartlardan bahsederken, en acısının, hep o çizgide yaşamak, o çizginin inceliğini ve kalınlığını ezberlemek, bir adım atınca bu çizginin ötesine, geri dönülemeyen noktalara gelmek elli sekiz saniye sonra, düşünsenize!, nasıl bir enerjidir bu, nasıl bir açığa çıkmadır ki karşıdakini de delirtecek kudrete sahip, sonra geriye kalan aptal iç çekmeler, şişeler, hala etkilenilen, ama anlaşılmayan ışıklar, hiç mi hiç sağlam olamamak bünyenin içinde.

bin dokuz yüz seksen dört sıçanları gibi etrafa yayılan o rezil duygu, o sindirilmişlik ve tüm bunlardan doğanlar, çoğalanlar, toparlanamayanlar.

2 yorum:

  1. zaman geçiyo tabi.
    dım dım dım.

    (bunaydı aslında)

    YanıtlaSil
  2. saklansak saklansak dönsek reçel yapsak

    YanıtlaSil