Perşembe, Eylül 04, 2014

rio - 23

şeytanla rio'da geçen günlerim aynı sıradanlıkta, aynı lokantaya yürüyüp, aynı kirli mutfağına girmekle, aynı sokak kedilerini görmekle, ve aynı sayıda sigara içmekle geçse de gecelerim tozdan ve alkolden kaynaklı tuhaf rüyalarla renkleniyor. peygamberler görüyorum, dünya sularını yok eden, kafalarındaki basket topları büyüklüğünde tümörlerle yaşayan, tümörlerin içinde kendi suratları. martıların et yiyici sesleri, kedi tüyleriyle boğulan yaşlı, şişman kadınlar, lezzetli çorbalarla, dana rostolarla dolu sofralar, şişelerce tatlı şarap, onlarca daktilonun yan yana durduğu camekanlar, dini kitaplar, yeni delhi'nin hiç görmediğim sokakları. rahat ve huzurlu uykum çiğ sabah güneşi odaya dolmaya başladığı ve perdelerin yetmediği anda bozuluyor, şeytan yüzüne su çarpıyor, yatak odası penceresinin yanından aşağıya inen borunun dibinden su sesleri geliyor. kabusum bu zamanlarda başlıyor.

cinselliği şiddetle bağdaştırdığım ve bundan sapıkça zevk aldığım zamanların çok gerilerde kaldığı, dikenlerle dolu sapsarı bir çölün ortasındayım o yatakta. 

beynimin artık göstermekten aciz olduğu reaksiyonları vücudum gösteriyor: çürüklerim, yaralarım ve topallayan sol bacağım. vacio boyunun yettiği yaralarımı yalamaya kalkışıyor, tuzlu ve nemli dili kabuk bağlamamış olanları yakıyor, vacio bacaklarımı yaladıkça kendime öğle vakti koyduğum romların zamanı giderek sabaha kayıyor.

yalan söylüyorsun, pepe'nin kuyruğundan ayrılmayan o sarışın bok torbasıyla yatıyorsun ve bana hastalık bulaştıracaksın. zırvalamayı kes, kes, pepe şehirden ayrıldı, hayal görüyorsun. seni öldüreceğim şeytan, bunu sakın aklından çıkarma. çok içiyorsun kızım. git uyu, işine geç kalma, paraya ihtiyacımız var.