Perşembe, Nisan 10, 2014

rio - 15

guanabara'ya adım attığımızda başım dönüyor, ayaklarım uyuşuyor, haftalardır ince gemi salınımlarına alışmış bünyem kendi ekseninde daireler çiziyor. şeytan önden yürüyor, atkıyı fazla uzun tutmamdan, küf kokan nemli şehrin hangi ayında boynuna geçireceğinden dem vuruyor, sigara yakıyorum, boğazımı acıtıyor, muz ve toprak kokusu birbirine karışıyor, insan kalabalığından, balık pazarlarından, çıplak ayaklarla gezinen kavruk tenli küçük çocuklardan midem bulanıyor.

şeytanın kurduğu bağlantının ismi pepe diye bir herif, rocinha yakınlarında, küçük bir bakkalın önünde buluşuyoruz, portekiz göçmeni, üzerinde rengi atmış siyah bir atlet, kendimi tutamayıp siyah güneş ışınlarını çeker daha çok terlersin diyorum, pis pis sırıtarak kadınlar böyle seviyor diyor, şeytan suratıma bakıyor, pervasızlığımın son haddinde broşumu göğsüme bastırıyorum. zamanım geldi ve ellerim titriyor, elimizde bilmem kaç bin real var, zengin hissediyorum ve pepe'yle şeytan kalacağımız ev hakkında konuşurken bakkala dalıyorum. karşımda temiz suratlı bir adam var, sakalı bıyığı yok, içimden bu da mı gringo diye geçirirken, hali hazırda sert duyulan portekizce ve yüzünde kana bulanmış bir domuza bakar gibi bir ifadeyle ne istediğimi soruyor, arkasındaki rafı gösteriyorum, henüz kimseyle konuşamıyorum, bundan sonraki yıllarda da konuşmayacağımın henüz farkında olmayarak. iki şişe rom uzatıyor bana, 30 real'e iki şişe mccormick'le bakkaldan çıktığımda arkamdan meu nome vitor diye bağırıyor, hiç olmazsa dilinin bozuk olduğunu anlayabiliyorum. vitor'la böyle tanışıyoruz. 

pepe elimdeki torbaya bakıp sırıtıyor, şeytana bir şeyler söylüyor, şeytan yine yüzüme bakıyor, gözlüklerini takıyor, böylece sinirini benden sakladığını düşünüyor. elbette lavantalarımdan, leylaklarımdan, içimdeki beelzebub'dan bihaber, bu yüzden neyi var neyi yoksa anladığımı anlayamıyor. ipek gömleğim rahatsız ediyor, pepe denen bu herifin ayarladığı yer neresiyse gidip soyunmak istiyorum, curto caminho diyerek kirli parmaklarıyla sol taraftan çıkan dar yokuşu gösteriyor, yürümeye başlıyoruz, en arkadayım, dünyanın cehenneminde, beelzebub'um ve kanlı broşumla başbaşayım. her zamanki gibi. ve daha nemli.