Salı, Ağustos 17, 2010

5


yeniyi üretemiyoruz ve eskiye dayanamıyoruz; bir an geliyor, sadece bir saatten bahsediyorum, sadece anlık bir dakika, bütün sözler, her hareket, herhangi bir duvarda gördüğün bir yazı, biriyle arkadaş olmanın veya olmamanın hayatının doygunluğunu belirliyor veya belirlemiyor olması, içinden geçen her ruhsuz saniye, içinden kopan ve uzaklara doğru yola çıkan kalp atışları, nefes alış verişler; bütün bunlar aynı sona çıkıyor, aynı güzel kokan sahte yalnızlığa, içerde ve dışarda, akasyalarla veya kuzey ışıklarıyla, hep yalnızlığa, sonsuzluğa, olamamaya.

ağustos zebanileri


müziğin sesi yükseldikçe hafızanın sana normal bedeninin, sakin ve boşta çalışan aklının ve çevreyi nasıl algıladığının ötesinde getirdiği bütün insanlar, balkon rüzgarları, yalnızlığın yüzüne clara bow gibi çarpması, sabahlara kadar uykusuz kalıp, arka odanın açık kalmış penceresinin pervazına çarpan panjuru hareket eden bir insan vücudu sanmak, sabah 1 olunca sokağa atlamaların akşamüstü rozelerine benzemiş olması yavaş yavaş ve elbise boylarının giderek kısalması, seslerin artması, kokuların çiçekleşmesi ve çileklerin büyümesi, bütün buz kalıplarının bir anda bitiyor olması ve çimlere düşüp paramparça olan kadehler, seni ve bütün geceleri unutan sevgililerin yalanları, dansları ve kadınları, bütün bunları unutmaya çalışırken alınan dozlar ve aşımları, biten geceler, başlayan sabahlar ve uyku, öğünsüzlük ve güneşsizlik, kitap aralarından düşen kelimeler ve halılara akan mumlar; sanki rüyadan rüyaya geçer gibi ve sürekli en derine doğru, yüzeyi bulamadan nefes alacak; sanki dünya senin dışında bir yerlerde akıyor ve yakalamak için uğraşmıyormuşsun gibi; geçti, geçmesiyle toslanan duvarların verdiği acı azaldı; hatıraların umursamazlığı ve sözlerin keskinliği.

Pazartesi, Ağustos 09, 2010

eksi

aşk hep aynı yerde kalmak kıpırdamadan ve hatırlayamamak başka kadın kokularının arasında eski odaları ve harcanmış zamanları.