Pazartesi, Kasım 09, 2009

38. koltuk


oya! beni ağlatma. benimle oynama oya. güzel kıyafetlerinin, manasız sözlerinin, hatırlamadığın hareketlerinin cefasını hep ben çekiyorum. benim güçlü bacaklarım, cesur cevaplarım, otobüs biletlerim yok oya, gücüm kalmadı, kalmak, saklanmak, elbiselerimi dolaplara kaldırmak, dolaplardan çıkarmak, yapabildiğim tek şey; sokağa çıkmaya korkuyorum, bardaklardan su içmeye, eve yürürken bakkala uğrayıp süt almaya, nefes alıp vermek bile korkunç bazen, öyle ki titretiyor bütün vücudumu içimde fazla birikmiş kirli oksijen, yüzüklerim parmaklarımdan düşüyor; ne de severek almıştım, ilkbahardı, güzel düşünmene yarar demişti sakallı bir amca, gidip yoğurt çorbası içecektik, vazgeçtik, bu sırada istanbul'a lacivert dalgalar çarpıyordu, ama ağlamıyordu bu şehir, tersine pek de ışıklarla, kahkahalarla sıkıştırılmış intiharlar yaşıyordu, tabi oya, benim buna bir mana vermeme imkan yok, ben kahkahalara çıldıran, ellerini sabunlu suyla yıkarken vücudundan boşalan bütün eski anıları, bir tavşanın peşinden koşacağım diye evimdeki rengarenk cennet papağanlarını unutan biri değil miyim; sıkıntıdan göğsündeki yeşil tüyleri yolmuştu gagasıyla sersem, çirkinleştirmişti kendini, aynı senin yüzündeki küçük tırnak çizikleri, dizlerinde küçük lacivert keklerin üzerine kondurulmuş yaban mersinleri gibi parlayan morartılar gibi, her geceden, her gündüzden bir iz, bunları taşımak kolay mı, ne zamandan beri şiddet içeriyor içlerinden kirli sular fışkıran kaldırımlar, üzerlerindeki ayak sesleri, tatlı içkiler ve temiz yatak çarşafları, ne zamandan beri sevişiyoruz şiddetle, şiddet içinde, şehirlere küfrederek ve yaşlanarak ellerimizdeki çizgilerle, ağzımızın kuruluğu, yıkıntılarımızın artması, yıktıklarımızın azalmasıyla, kararlarımız sürekli molozlar altındayken, beslenemeden, yaşayamadan, göremeden ölmek!, bedeninin değil, hayallerinin, güzel gri bulutların, manolya yapraklarının sana acıyarak gitmesi, sen avuturken kendini, hala bedenim sıcak diye.


güzel günler mi göreceğiz, geyiklerle dolu geceden mi korkuyoruz yoksa, üçer beşer.



dedem t.u'ya sevgilerle,




2 yorum:

  1. dışarı çıkıyorsun ama her şeyi görmüyorsun. o bahsettiğin iki kelimelik meyvelerin kurularını aktarlarda görüyorsun mesela ama kaldırımın ortasından yürüdüğünü görmüyorsun. oysa ingilterede herhangi bir havalimanında uçaklar soldan mı kalkar? olsun sen soldan yürü insanların üstüne git yol verirler çünkü yürüdğün sokaklardakilerin milli yazarlarının isminde türkçe karakterli harfler yok. sahi harfe karakter demek ne kadar da doğru öyle değil mi.

    lemi

    YanıtlaSil