Pazartesi, Nisan 12, 2010

bütün yollar artık yemyeşil ve ellis sıkılıyor


kendimize bir hayat kuruyoruz, saçlarımız, sakallarımız, seslerimiz, ellerimizin tuttuğu bardaklar, yürüyüş şeklimiz, bütün bunlara güzellikler katıyoruz, aynı şekilde yasemin kokmaya, gece yatarken, sabah kalkınca damla damla limondan ekşimiş soğuk su içmeye, klavyede aynı tuşlara, aynı şekilde basmaya; müzik değişmiyor, insanların içinde başımızı hep aynı yöne doğru çeviriyoruz, gülüyoruz, kadınlara sinirleniyoruz, erkeklerle sevişiyoruz, sonra tam tersini yapıyoruz, kokular aynı, kaldırım taşlarının arasına sıkışmış kirli sular, telefon numaraları, binilen arabalar, çantadaki el fenerleri, bunlara alıştığımızdan da değil, sadece ruhun bütünlüğü bozulmuyor ve daha çok insan kandırılıyor böylece; içine güvenin yükselmiyor, düşmüyor, yalnızsan öyle kalmaya özen gösteriyorsun, panjuru aynı şekilde kaldırmaya, çam ağaçlarını ve leylakları aynı şekilde sevmeye, aynı masalarda aynı hatıralardan konuşmaya, hep aynı banka oturmaya, aynı kırmızılıkta içkilere, aynı yatağa, balkonda aynı saatte aynı güneşi batırmaya, saatler farklılaşmıyor, bornozun hep aynı renk, içten gülebiliyorsun ve karşındakini küçük düşürebiliyorsun çünkü senin tanıdığın ve bildiğin aynıları o bilmiyor; ona bütün renkler yabancı, tabakların şekli farklı, ne demek roze sadece şişede diye şaşırıp yüzünü buruşturunca o bunun farkında değil, limanlardan gemiler kalkıyor ve bunun balerin tütüleriyle bir alakası var; saat 7'lerin, akşamüstlerinin, çiğ bademin ve orly'nin bir etkisi var saçlarının şekline, sonsuz cehaletinden tiksinmene insanlığın, ama zor; zor farklı hayatlara adamak kendini, kendini raylara bırakmak, ki aldatmalardan ve şehvetten bahseden herkes dine döndü, herkes meleklerle uyuyacağını sanıyor, kendi halinde; kimse durmuyor, akbabalar var, parazitler, güneşin yukarda asılı kaldığını hiç görmeyenler, hiç tüylerini diken diken eden bir ses duymamış kadınlar, bacaklarını çimlere doğru uzatıp kafasını yana eğerek hiç düşünmemiş erkekler; farklı, aynı; aynı derde geliyoruz, dayanılmaz ağırlığına geçmişin ve geleceğin, başkalarının varlığına katlanmaya, sevginin çoğalabileceğinin kıskançlığına, üçüncülere, dördüncülere, hep rahatsızlık üretmeye çalışıyoruz ki bir manası olsun açan ve solan bütün çiçekli ağaçların ve verilmiş her güzel cevabın.

3 yorum:

  1. gelip gelip hep çok güzel, çok mükemmel, çok seviyorum diyorum ama bu böyle, bu böyle...Sığ yorumlarımın arkasına saklansam da, taa içime işliyor her kelime.

    YanıtlaSil
  2. bir de seni çok seviyorum.

    YanıtlaSil
  3. ne demek roze sadece şişede diye şaşırıp yüzünü buruşturunca o bunun farkında değil,

    www.gulersoy.com bu da ben.

    YanıtlaSil