Salı, Ekim 19, 2010

içinin savaşı ve dışının kreması


kırmızı duvarlı odanın dikdörtgen camlı açık mavi pencerelerine dayalı duran yatakta gözlerini açtı, yün yorgan çıplak kollarını ısıtıyordu, saçları yeşil biber kokuyordu, gözlerini giysi dolabına doğru açtığında aklına ilk gelen görüntünün boş bir havuza karşı rüzgarlı havada kahve içen sarışın bir çift olmaması tansiyonunu 12-8'liyordu belki ama kaybı hiç kaydedilmemiş upuzun bir bandı geriye, en başa sardığı anda gördüğü koyu kahverengi ahşap zeminler ve fuşya perdelerin üzerini kaplamış kapkara bokböceklerini andırıyordu; bu da önemsiz herhangi bir işle ilgilenmediği herhangi bir zaman derin derin nefes alıp vermesine neden oluyordu.


pencereden yokuş yukarı çıkan yol ne kadar engebeliydi, engebelerden tırmanmak gerekiyordu, tırmanmak, sonra düşmek, tekrar tırmanmaya çalışmak ve nefes nefese kalmak, değer verdiğin bütün güzel anıların, saat 11'i vurunca sokağa adım attığın ve sevgilinin kollarında bütün sıvıların seni mavi ve parlak baloncukların, kristal avizelerin içinden geçiriyormuşçasına bir his yarattığı bütün dakikaların teker teker reçeteli ilaçlar kıvamında yan etkiler yaratması vücudunda, ruhunu kusmaya çalıştığın ve sözlerin içine sığdıramadığın bütün titremelerin ve çarpıntıların bomboş lise mektupları olarak sana geri dönmesi ve karşında koskocaman, aşağılık bir canavarın sana neşeli ve normal olmanın gerekliliğini kendisine toz pembe allıklar eşliğinde sunmuş bir kadının naçizane katkılarıyla pek de bir yakıştırması; ve sırf bu yüzden bütün dehanın, küçük bir bakışın içindeki orospuluğa, kestirip atılmış bir sorunun fazlasıyla gereksizliğine inandırılmana, ve sözü edilmemiş bütün ilişkilerin mademoiselle kokularına ve hakaretler eşliğinde, her şeyden habersiz bekletildiğin bütün günlerin ıssızlığına sıkıştırılması; pek de sonlandırmıyordu yazdığın defterleri, ve kimsenin korkmadığını kaybetmekten seni.

1 yorum:

  1. Evet güzel olmuş. Bu kadar uzun bir cümle olmasaydı tabii daha rahat okuyabilirdim; ama yine de beğendim. ''her şeyden habersiz bekletildiğin bütün günlerin ıssızlığına sıkıştırılması; pek de sonlandırmıyordu yazdığın defterleri, ve kimsenin korkmadığını kaybetmekten seni.'' diyerek bağlaman hoşuma gitti.

    -Hector LeMans

    YanıtlaSil