Perşembe, Kasım 01, 2012

21052012

etrafını çepeçevre saran bir sessizlikle yaşıyordu. bir gün geçiyordu, insanlar bağırıyordu, fırtınalar çıkıyor, sular dökülüyor, gözler yaşarıyordu, ve sinirler gerildikçe sesler yükseliyordu; oysa o, hayretle değil belki ama ağır bir kabul edememezlikle izliyordu çevreyi. katman katman sessizliğin altında kabuslar içinde, çığlık çığlığa, kabul edemeyerek, çok kızarak, çok ıslak ve hızlı, çok ağlayarak, müthiş bir öfke içinde yaşıyordu, öfkeyi derisine, organlarına yedire yedire, içinin dibini kazıyarak nefes alıp veriyor, ağır ağır duruyordu. öyle geniş, öyle haklıydı ki, haklılığı içine haksızlığı, yanlışları, yargılanmaları alıyordu, yutuyordu; yalnızlıkla, ilkler, sonlarla, aldatmacalarla, şikayetlerle yaşayacağına, onları koca lokmalarla yutup içinde eritiyor, geriye ortalık yerde ağzını açacak hiçbir şey kalmıyordu.

karanlıkta kabuslar görerek, nefessizlikten bunalarak, anlam veremediği huzursuzluklarla, ışıkların altında organlarının içinde mercan rengi dalgalarla parlayan kötülükler, şeytanlar, tansiyonlarla aşık ederken dünyayı kendine, öylece sessiz sedasız ölüyordu yani, bağıra çağıra, bütün derileri yerlerinden koparak yerlerde süründüğünü de kimsecikler bilmiyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder