Perşembe, Nisan 30, 2009

ben de



hayatın bazı parçaları öylesine üst üste yığılıyor ki, ki bunlar hep değişik parçalar, hayatın ışıkları, nefes alış verişlerinizden götürdükleri, aldığınız hediye gömlekler, yürüdüğünüz kaldırımlar, televizyonda görüp iç geçirdiğiniz parlak sarı saçlar, bütün bunlar üst üste yığılıyor, tabi bu işin eğlenceli kısmı; hiç de şekerli kadehlere benzemeyen parçalar çıkıyor önünüze, kocaman, sert ve dikenli parçalar, düştüğünüz her saniye, ve ağzınızdan çıkamayan, bilakis! ağzınıza tıkılan sözcükler, hakla ilgili olan tüm dengesizlikler, veya haksızlıkla, çocuk olmak diye tabir edilen tüm biriktirmeler kalbinin içinde, bilye sanki bunlar!, her anın, deliliğin ve içtenliğin yanlış anlaşılması, ki bu en korkuncu, en korkunç acı, sessiz; charles da yazmıştı paris yanarken alev alev; her parça bu kadar mı birbirine bağlanır ve bu kadar acı bir şekilde mantıksız görünür gözyaşları dindiğinde, bunca mı oturtur hiç kıpırdamadan koltukların en dip köşelerinde ve düşündürür boş tarlaları ve vurulan her fiskeyi, bütün haksızlıklardan sonra avuçlarınızın içine dünyanın en değerli incisiymişçesine konulan güzel bir cevap çıkmaz ki hiçbir zaman, çıkar mı ki her yanlış anlaşılmadan, ve en kötüsü, doğru anlaşılması gerekenin organlarınızı zehirlemesi içinizde yavaş yavaş ve tüm etlerinizi yakıyor olması; bir de mesela unutmamalı, bu üst üste gelen küçük, minicik hayat parçaları büyüyor, dalgaların denizi yutması gibi, ve eeeeeeeeeee dedirtmiyor bir süre sonra anlatılanlara, ve anlatılmaya çalışılanlara.

üzgün ve kırgın olmak yetmiyor, filmi başa sarmak, en başından itibaren tam olarak neler kırılmış ve hangi gözler gerçekten üzgün bakmış, gerçekten, bütün çığlıklar ve içilen acı sular, bakıp ağlanılan bütün yapraklar, diş macunu koleksiyonu gibi biriktirilen küçük anlar ve dakikalar, cesare'ye ilan-ı aşk, kime aitmiş en başından beri, ve kim samimiyetle korkuyor kaybetmekten ve kaybolmaktan, sırasıyla.

küvetim egoyla gelen bütün patlamalardan ve ardından gelen bütün rahatlıklardan dolayı bir ara suyla taştı, sonra sular çekilmeye başladı, geriye sabun kokusu kaldı, güzel, yalnız.

1 yorum: