Cuma, Şubat 06, 2009

gözler, keskin bıçaklar, ey türk gençliği

hikayeler uydurmak, dinlemek, çevreye bakmak ve düşünmekle geçen zamanımın gereksiz ayrıntılar tarafından bölünmesi ve gereksiz hayallerle çetrefilleşmesi değil midir aslında tüm eleştiriler, kavgalar ve sana bakmayan gözlerin nedeni, yani benim melodilerle ve seslerle değişen çizgilerim, özlemlerim değil midir; ağaç dallarıyla ilgili resimler yapıyoruz, burnumuzu siliyoruz, müzik iyi mi geliyor bilemiyoruz, sonra yine odamıza dönüyoruz, hevesler ne çabuk sönüyor yahu, ne çabuk sıkılıyoruz merdivenleri çıkmaktan, dişlerimizi fırçalamaktan, dolandırılmaktan ve yemek seçmekten; ıspanağı biri kavurarak diğeri haşlayarak yiyor diye çıkan bütün kavgalardan ve yükselen seslerden sıkılıyoruz, sonra sıkıntıdan daha fazla korku basıyor içimizi, sonra sevgi, mutluluk, bir ülkenin vatandaşı olmak veya olmamak yasa mıdır gerçek midir! nedir! tüm bu kaldırımlardan, elbiselerden, arpalardan ve mısır gevreklerinden ne istiyoruz!, kulaklarımız hep delik, her organ su geçiriyor, saydamlaşıyor, kimse sır saklamıyor, çingene pembesi bardaklar daha çok hoşa gidiyor çünkü, bir de sevimli kahkahalar atmak! ve doktora gitmenin gurur getirmesi, herkes masum, kimsecikler düğmeye basmıyor, kendi halinde olmak, evet dememek, hayır dememek ne zamandan beri yüksek kesim oldu ki, ben bu zamanın adamı değilim!, niyeymiş, zamanın adamıyız, bazı esintiler ve dalgalar katmayı seviyoruz söylediğimiz sözlere ve taktığımız kolyelere, bilincimiz akıyor akıyor akıyor, yeteri kadar sodyum alınmıyor, yol yordam biliyoruz ya! en dayanılmazı bu dostlar, dost kalacaklar, kalmayacaklar, viktorcuk, kovalamaca rüyaları..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder