Çarşamba, Şubat 04, 2009

yedi yüz kilometre sonra


küçük hayallerim var, küçük, temiz, ve sadece hayal olarak kalması gerekmezken, öyle mi istediğimden nedir, öyle kalan, bana sabun kokularıyla, manolya ağaçlarıyla, desenli kaldırım taşlarıyla ilgili her şeyi hatırlatan, ama bunlar gerçekten çok küçük hayaller çiçek bombası dostlarım, yani öyle küçük ki, küçük bir kız çocuğu olduğum izlenimi uyandırıyorlar insanlarda, yani sanki büyüyememişim de, sanki bir küçül de cebime gir! imaları, aklım beş altı sene öncesinde, bulutlara, ahşap sandalyelere, üzerine oturulabilecek duvarlara bakıp gülümsediğim, pazardan sivri biber, yeşil üzüm filan alıp farabi sokaktan eve yürüdüğüm, akşamüstü balkonda oturup o zamanlar daha önüne aşk bakanlığı!nı hatırlatan bina dikilmediği için görünen anıtkabirin kaç sütunu olduğunu saydığım günlerde kalmışçasına tavırlar ve tepkiler, yahu aslında önemli de değil, ben o küçük, güzel giriş kapılı apartmanlara benzeyen hayallerimle yaşamayı seviyorum, ılık havalarda aklıma geldikçe beni mutlu eden, kuğuları filan daha çok sevmemi sağlayan hayaller, küçük veya büyük hayaller, sedefli oje hayalleri, yeşil bir elbisenin hayali, etekleri uçuşan kendi etrafında dönünce, ne bileyim yahu, seğmenlerde piknik yapma hayali, sardalyalı sandviç ve yeşil elmayla, dört yapraklı yonca ararken; bir de güneşin bacaklarını ısıtması ama yakmaması lodos eserken küçük çakılda, küçük taş sesleri ve begonvil kokularıyla!

sevgiler, güzel gülümsemeler...

2 yorum: