Pazartesi, Ocak 26, 2009

diitaks ve taksiido arasındaki farklar

kuşe kağıda basılı tüm yemek tarifleri, plastik bölmelerle ayrılan odalarda sigara içip how to dramatise your life gibi gibi! kitaplar okuyan kızlar, siyah kravatlı, siyah gömlekli erkekler, tütün kolonyaları, maço tavırlar, sabahın beşinde evinin yanındaki parkta köpek gezdirmeler at kuyruğu yapılmıiş saçlar ve pembe ayakkabılarla, taş binalar, gramofon sesleri, somonlu sandviç filan yemek, tavanlarında kristal avizeler sallanan otel lobilerinde içilen şeffaf içkiler, dans etmeler, kahkahalar, parlak ayakkabılar, topuzuna dikkat etmeyen kadınlar, gece yatmadan makyajını temizlemeyip sabah hala güzel olup bal kokan, tüm bunlar, hep eleştiriliyor yahu, neden yani teras ve su deposu olarak belirlemeliyiz hayatımızı, yani insan terasta otursun, yine aynı su deposundan gelen sudan kendine kafeole! yapıyor öyle değil mi, kaldırımlar mazgallardan gelen sularla temizleniyor, efendim mönümüz kremalı kahve, kaşe palto, yağmur, ki taçlar, kasketler ve muzlar birlikte yürüyor bu kaldırımlarda, bir de küçük güzel büfeler var nazik adamların gelen kadınlara ve adamlara makarna haşladığı, astronomiden, jüpiterden konuştuğu; hayatta koskocaman gaz kütleleri var, hala hala kaldırımların arasına sıkışıp pantolonumuzu kirleten sulardan bahsediyoruz yahu, küçük evlerde yaşayan büyük kahkahalar attığı büfeler, baharat kokan kırmızı büfeler, ki bunlar soğuk olunca kepenklerini indirmiyor, sabaha karşı çay demliyor, bir de müşterileri hep etekleri tozlanmış elbiseler giyen, büfenin direskoud'u neden olmasın!, mutlu insanlar!

eleştiri bir de sıkıntılı iş yahu, kendini tüm askıların ve kurdelalarınla vermen gereken bir iş yani, kendini, baharı filan sevmen lazım, sevmek, gülmek, gülümsemek, ahşap bir dolap gördün diye, veya ortasından çatlamış bir ayna, beyaz eşarbı kafasına bağlamış bir kadın, sonra yürümek lazım, erken kalkmak, uf! demenin sevinç getirmesi.

güne portakal suyuyla başladım!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder