Salı, Ocak 20, 2009

güzel pazar sabahı olur

uyandık, aslında gerekmiyordu da, ama yorgan yere düşmüş, bacaklarımız üşümüş, hafif bir gün ışığı beyaz perdelerin arasından burnuna düşmüş, çorabının tekini çıkarmamış çocuk, aylak bir çocuk bu, kağıt gibi, yüzümü yıkamaya gidiyorum, ben, tüm garip yaratıklar ve küçük laternalar, yani sabah yüz yıkamak, soğuk su, bunlar bana bir defa o küçük sarı banyoda rahatlatıcı geliyor, bana!, küstah, anlayışsız; kendini o şeftali kokusundan alamamak, tüm girintilerin ve çıkıntıların senin varlığın düşünülerek yapılmış olması, bunları bir başıma düşünebilmek ne garip, taş zeminde tek başıma yürüme fikri gelmeden aklıma, hep iki kadeh alarak elime, ve koltukları birbirine çok yakın bir sinemaya girerkenki heyecanla, bu mevsimde çilek bulunmuyor, tezgahı parlattım çünkü güneşe temizlik yakışıyor, mesela sıcacık kumlar, sayfaları güneşten buruşmuş bir kitap, yapış yapış saçlar, aşk her zaman yasemin kokar, bunu söylemeyi unuttu tom, aşk ve yaseminin paralelkenarlarmışçasına seviştiğini sabaha kadar, ve sonra da omlet yediklerini salamlı ve biberli, sessizce, iki arkadaş iki kardeş veya iki sevgili gibi.

hep yaseminlerden, klavye tuşlarından, sigara paketlerinden, aptal kokulardan bahseden gülünç biriydim, bana yardım eder, ben yanlış anlardım sonra başa sarardım, yine ağaçlardan bahsetmeye başlardım, bu arada bir iki üç ağaç dalı koparmıştım, ki bu sırada havanın kararması tek bir huzurlu düşünce getirmiyordu aklıma, mesela hiçbir çiçekli şalla dalga geçemiyordum, yüzlerine baktıkça kırık kaldırım taşlarına takılıp tökezleyen adamlar, kadınlar artık tökezlemiyordu ve ben neden yani neden ki diyerek kazanı karıştırmaya devam ediyordum, sabahları kalkıp bakkala gitmek, bir şişe süt almak, bunları yazacağım artık kitabımın başına diye sayıklıyordum, tüm hisler dakikalarla sınırlıydı, çileden çıkartan dakikalar, insan ya krem şokola filan yer ya da elmalı pay, bir karar ey yüce sisi, bir karar, çünkü aslında her şey, her şey gerçekten aşkla doluydu ama ben o sırada karbonmonoksit soluyordum, bir de ellerim çatlıyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder